15 Nisan 2012 Pazar

Şânizâde Atâullah Mehmet Efendi


Türk alimi, tabibi, tarihçisi. 1771’de İstanbul’da doğdu, 1826’da Tire’de vefat etti. Ailesi çok varlıklıydı, ailesinin Ortaköy’deki yalısında dünyaya geldi. Dedesinin mesleği olan tarakçılığa nispetle Şanizade lakabıyla anılır. Medine mollası Elhac Mehmet Sadık Efendi’nin oğludur. Hem asırlardır bu topraklarda yapılan klasik medrese eğitimini ve hem de bunlarla yetinmeyerek modern batı tarzı bir eğitimi alması, formasyonunu tayin etmiştir. Eğitiminin daha ilk yıllarında pozitif bilimlere, özellikle de tıbba ve matematiğe karşı büyük ilgi duymaya başladı. Çok yönlü bir alim, gerçek bir hezarfen olan Mehmet Ataullah Efendi’den Latince, İtalyanca, Fransızca ve bir miktar da Almanca dersleri aldı .Tarihi kayıtlar bize Şanizade’nin Süleymaniye Tıp Medresesi’nde dönemin en önemli hekimlerinden Hekimbaşı Numan Naim Efendi’den ders aldığını, dışarıdan gelen yabancı hekimlerle sık sık görüşerek mesleki bilgi alışverişinde bulunduğunu, hem teorik ve hem de pratik tababet uygulamaları içinde olduğunu aktarmakta. Özellikle tıp alanındaki verimi gerçekten öncü çalışmalardan oluşuyordu. Şanizade, tıp terimlerini ilk defa Türkçe’ye çevirmiş, ilk resimli anatomi kitabını basmıştı.

Kavanin-i Cerrahin (Cerrahların Kanunları) kitabında bölüm bölüm cerrahi rahatsızlıklara yer vermiştir. Önce hastalıkların türleri, ardından nedenleri, belirtileri, ilaçları ve nihayet yapılması gereken cerrahi müdahaleleri içeren kitap, cerrahlar için bir rehber mahiyetindedir.

Mizan-ül Edviye basit ve bileşik ilaçlar üzerine bilgiler veren Müfredat-ı Ecza-ı Tıbbiye (İlaçların İlkel Maddeleri) ve Mürekkebat-ı Ecza-ı Tıbbiye (İlaçların Bileşimleri) isimli iki yapıttan mürekkeptir. Bu kitaplarda ilk kez yüksük otu (digitali)’nun fizyolojik etkileri anlatılır. 1801’de Jenner’in çiçek aşısı üzerine yaptığı çalışmaları üç yıl sonra çevirmiştir. 1811’de Jenner ve Mardini’nin bu çalışmalarını inekler üzerinde denediklerini öğrendiğinde, bunu Kâğıthane’deki inek çiftliklerinde başarıyla tekrarlamış ve çiçek aşısı elde etmiştir. Burada bir aşı merkezi kurmak istemişse de, ihtiyacı olan desteği bulamamıştır. Sultan Abdülmecit’in çiçek olmasını müteakip, bu destek kendiliğinden sağlanmış, İstanbul/Osmanlı bir aşı merkezine kavuşmuş, çiçek aşısı da zorunlu hale gelmiştir. 1812 yılında İstanbul’da başgösteren veba salgını sırasında onca gayretine karşın, karantina uygulamasında başarılı olamamıştır. İstanbul’da ilk modern karantina 20 yıl sonra uygulanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eski İstanbul Hayatı OSMANLI İmparatorluğunun merkezi  olan İstanbul, tarihi, değerli eserleri ve tabii güz...