İstanbul Boğazı'nın Trakya toprakları içine girintisi durumunda olan Haliç tarihin en erken çağından beri iki akarsu tarafından beslenir. Halic'e akan iki tatlı sudan batıdaki Kydaros (Alibey), doğudaki Barbyzes (Kâğıthane) deresi olarak adlandırılmıştı. Bu ikisinin Halic'e kavuştuğu yerde Silivri tepesi denilen yükseklik üstünde Semestra adına bir sunak yapılmış ve buraya Keroessa'yı büyüten kaynak perisinin adı verilmişti.İlkçağ müelliflerinden Miletoslu Hesykios'a göre iki tepenin üstünde, Byzantion'un efsanevî kurucusu Byzas'm annesi olarak kabul ettiği Keroessa doğmuştur. Bu sebeple lo'nın kızı olan Keroessa'nın adı Halic'in eski adı Keras'm esası olmuştur.Bu iki derenin arasında Silivri tepesi denilen bir yükseklik bulunur. Halic'in bu topografik konumu, istanbul'un en eski tarihiyle bağlantılı olarak İlkçağ mitologyasında değerlendirilmiştir.
İstanbul'da ilk yerleşme bu efsanede belirtildiği gibi etrafı verimli topraklarla çevrili olan, her türlü deniz ürününün bol olarak elde edilebildiği, denizcilere güvenilir bir sığmak sağlayan Halic'in yukarı ucunda olmuştur....Tam milât yıllarında yaşayan Amasyalı Strabon, toprağın içine altmış "stadium" boyunca giren Halic'in geyik boynuzunu andırdığını, kollara ve koylara sahip bulunduğunu, akıntının buralara kadar sürüklediği palamut balığının çok bol olduğunu ve elle bile tutulabildiğini bildirir....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder