Eski İstanbul Hayatı
Eski İstanbul, her birinin ayrı bir tarihi ve ayrı bir hususiyeti olan
semtleri, zevk ve eğlence yeri olan mesireleri, çarşıları ve
kahvehaneleriyle yalnız Türklerin değil, yabancı ziyaretçilerin de
hayran kaldığı bir şehir olmuştur.
Zaman zaman Türk edebiyatına da girmiş, eşsiz güzelliklerini ve
eğlencelerini anlatan şiir- ler yazılmıştır. İstanbul'un zarif yalılar,
köşkler ve bahçelerle bezenmiş sayfiyeleri, havasının ve suyunun
güzelliği ile şöhret bulmuş mesireleri, halkın en fazla. rağbet ettiği
yerlerdi.
KAGITHANE İstanbul'un mesire yerleri arasında en meşhuru, III. Ahmed
devrindeki Çırağan eğlenceleri ile tarihe geçmiş olan Kağıthane'dir.
Buraya Kağıthane denmesinin sebebi, Bizanslılar zamanından kalma bir
kağıt fabrikasının bulunmasından ileri gelir.
İstanbul'un fethinden sonra bir mesire yeri olan Kağıthane, bilhassa
XVII. yüzyıldan sonra rağbet görmeye başlamıştı. Yazın tatil günlerinde
buraya gelenler, gündüzleri hokkabaz, sihirbaz ve pehlivan güreşlerini
seyrederek vakit geçirirler, geceleri ise saz alemleri yaparak
eğlenirlerdi.
Kağıthane en güzel ve en hareketli zamanını, zevk ve eğlenceye düşkün
olan III. Ahmed devrinde yaşamıştı. Bu sırada Fransa'ya giden Yirmisekiz
Mehmed Çelebi, dönüşünde Versailles sarayının köşk ve bahçe planlarını
da beraber getirmişti.
Sadrazam Damad İbrahim Paşa bu planlara göre Kağıthane'de altmış kadar
köşk yaptırdı. Bu köşklerden en güzeli, Alibeyköy yakınlarında otuz
sütun üzerine inşa ettirilen Sadabad kasrı idi.
Kasrın önünde büyük bir havuz, etrafında çağ layanlar ve ağızlarından
su fışkıran ejderha heykelleri vardı. Burada yabancı elçilere ziyafetler
verilir, daha sonra bahçede düzenlenen çırağan eğlenceleri
seyredilirdi. Bu eğlencelere Padişah ve yakınlarından. başka, İstanbul
halkının ileri gelenleri de katılırdı. Bir kısmı arabalarla, bir kısmı
da kayıklarla gelerek eğlenceleri seyrederlerdi. Bu devrin diğer bir
özelliği de, lale yetiştirme merakıydı. Köşklerin bahçelerinde
yetiştirilmek üzere Avrupa'dan çeşit çeşit lale soğanları
getirtiliyordu. Zamanla bu merak o kadar arttı ki, İstanbuldaki bütün
bahçelerde yüzlerce çeşit lale yetiştirildi. Bu lalelerin her cinsine
ayrı ayrı isimler verilmişti. İran'da Lôle-i duhteri denen bir Cins
laleye İstanbul'da <Mahbub adı verildi.
Bir soğanı 500 ile 1000 altın arasında satılıyordu. Sadrazam Damad
İbrahim Paşa da Asafi denen bir cins Jale yetiştirmişti. Zamanla lale
satışlarının çoğalması fiyatların - artmasına sebep olmuştu. Buria rnani
olmak için laleIerin bütün cinsleri tesbit edilerek hep' sine ayrı ayrı
narh kondu.
BAHARiYE Kağıthane'den sonra Haliç'in güzel semtlerinden biri de
Sultanların ve devlet ricalinin yalıları ile bezenmiş olan Bahariye idi.
İstanbul'un fethinden sonra zengin ve kibar kimseleri oturdukları
semtin imarına ilk başlatan Fatih Sultan Mehmed, burada bir imaret ve
bir kervan- saray yaptırmıştı. Ayrıca Padişahlar için de bir kasır inşa
ettirilmişti. Bostan iskelesi ile kasrın arasında birbirinden güzel
zarif yalılar mevcuttu. II. Mahmud devrine kadar bir sayfiye semti olan
Bahariye daha sonraları bu hüviyetini kaybetmiştir.
Şükran Hakkut Hayat tarih Dergisi - ekim 1977- Sh 76-77
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder