18/12/2002
RADİKAL - İSTANBUL - Bir zamanlar
adına 'Barbyzes' denilen derenin kıvrım kıvrım aktığı Kâğıthane Vadisi,
Bizans'ın da Osmanlı'nın da en önemli mesire alanıydı. Farklı iki medeniyete ev
sahipliği yapsa da sosyal yaşamı hiç değişmedi.
Kâğıthane Deresi, Hintli
tüccarların kumaşlarını iki çitilemeyle temizleyebildiği tek suydu. Suyun
kirlenmemesi için kadınların çamaşır yıkaması fermanla yasaklanmış, vadideki
ağıllar kaldırılmıştı.
Kâğıthane Köyü, 1722'de açılış şölenlerine
ev sahipliği yaparak 'Sa'd-âbâd' adını aldı ve sanayileşmeyle birlikte
kirlenmenin başladığı 1922'li yıllara kadar İstanbul'un en canlı seyir yeri
oldu. 2. Mahmud, kızı Atiye Sultan'ın sarayını köyün karşısına kurdurdu. Biraz
ilerisinde Kâğıthane ormanlarına avlanmak için gelindiğinde dinlenilsin diye Av
Köşkü yapıldı.
Poligon Sarayı, Haliç'e yakın bir
yerde. Sadabad Camii, adaşı sarayın yanı başında boy gösterdi. Çadır Köşkü ise
su şırıltılarının orta yerinde hep yakın arkadaşı oldu.
Çeşme-i Nur, İmrahor Çeşmesi,
Poligon Çeşmesi, Sünnet Köprüsü'nün üç yanında; Yeni Çeşme köyün karşısında
kurularak Kâğıthane ayazmasının suyunu akıttı.
Belediye albüm çıkardı
İşte yüzyılların izini taşıyan
Kâğıthane ve Sadabad günümüzde de
İstanbullular için alternatif bir
mesire alanı olmanın çabası içinde. Ancak İstanbul sanayiisinin büyük bir
kısmının bu vadide olması
'nostaljiye' dönüşü engelliyor.
Sadabad'ı canlandırmaya çalışan
Kâğıthane Belediyesi, 'Kâğıthane'de Geçmiş ile Bugün' albümüyle, kaybolmaya yüz
tutmuş tarihin geçmişteki haliyle bugünkü halini kıyaslama imkânı sundu.
Karakolhane
Karakolhane, mesire alanının
güvenliğinden sorumlu 66. Yeniçeri Ortası'nın kullandığı yer. Günümüzde harap
halde olan Karakolhane binası, 'Sadabad Projesi' ile elden geçirildikten sonra
küçük ve büyük fayton yollarında hizmet verecek atların barınması için
kullanılacak.
Kâğıthane Deresi
Bizans'taki adı 'Barbyzes' olan
kıvrım kıvrım akan dere, kıyısında kağıt atölyeleri olduğu için Osmanlı
döneminde adı 'Kâğıthane' olarak değiştirildi. Bu kağıt imalathanelerinin 2.
Beyazıd dönemine kadar kullanıldığı biliniyor. Derenin kıyısında ise Bizans
döneminde adı 'Pissa' olan 'Kâğıthane Köyü' bulunuyordu. Kâğıthane Deresi ve
çevresi özellikle Sadabad Sarayı'nın yapılmasından sonra Osmanlı için büyük
önem taşıdı. 60 gün süren şölenlerin düzenlendiği ve halkın piknik için geldiği
bir yer oldu. Kayık sefalarıyla ünlü Kâğıthane Deresi, Osmanlı kadınlarıyla
erkeklerinin aşk hikâyelerine tanıklık etti.
Ama her şey 1922 yılından sonra
değişti. İstanbul'da sanayileşme ve nüfusun artışıyla birlikte fabrika
atıklarının akıtıldığı Kâğıthane Deresi, şimdiki halini aldı.
Aziziye Camii
Sadabad Sarayı ile birlikte
yaptırıldı, Patrona Halil İsyanı'nda yıkıldı. İki kez yeniden inşa edildi. Son
olarak Sultan Abdülaziz, tahrip olan camiyi yeniletti. Bir kez yağmaya da sahne
oldu, 1997'de restore edildi.
Atiye Sultan Sarayı
2. Mahmud'un kızı Atiye Sultan
için Sultan Abdülaziz tarafından Batı mimarisiyle yaptırıldı. Ortada Hünkâr
Kasrı, sağında selamlık binası, solunda ise ortası avlulu mutfak binaları
vardı. Arka tarafında hamamı ve tek katlı at ahırından günümüze hiçbir iz
kalmadı. Biraz yukarısında ise Av Köşkü vardı.
Atiye Sultan'ın ölümünden sonra
2. Abdülhamid şehzadeliğini bu sarayda geçirdi. Sık sık Kâğıthane ormanlarında
gezintiye ve avlanmaya çıkardı. Bu gezilerinde Kâğıthanesu-yolları üzerinde
başıboş kalmış suları belirleyerek kullanılmasını
sağladı. Tahta çıkmadan üç ay önce ünlü falcılardan Kâğıthane Köyü'nde yaşayan
Afitap, Abdülhamid'in el falına bu sarayın önünde bakıp üç yıl sonra tahta
çıkacağını söyledi.
Sadabad Sarayı
Birinci Sadabad Sarayı,
Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin Paris'ten getirttiği saray ve bahçe planlarından
esinlenilerek Kâğıthane Deresi kenarına 1722'de yazlık saray olarak inşa
ettirildi. Doğu-Batı sentezi mimarisi ile yapılan sarayla birlikte Cedvel-i Sim
isimli kanal, iki havuz, üç seyir kameriyesi, iki çağlayan kaskad, biri ejderha
başlı dört fıskiye, Herdeli Köşk ve bir çeşmenin yapımı sadece 60 günde
tamamlandı. Mimarı Kayserili Mehmed Ağa olan sarayda, yabancı heyetlere
devletin gücünü göstermek için görkemli şölenler düzenlendi. Saray ile Haliç arasında
yapılan 173 kasır ve köşk, Patrona Halil İsyanı'nda tamamen yıkıldı.
2. Mahmud sarayı tekrar inşa
ettirdi ve 'Sened-i İttifak'ı burada imzaladı. Meşrutiyet sonrasında kızlar
yetimhanesi olarak kullanıldı. Daha sonra Harp Akademisi'ne dönüşen saray
1943'te tamamen yıktırıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder