BUZAS
Kentin bugün yayıldığı alan üzerinde bulunan ilk yerleşme izleri 300 bin
yıl öncesine gidiyor. Belki bunlardan daha önceleri de insanlar
geçmişti. Henüz boğazların açılmadığı, karaların kesintisiz olduğu
yüz binlerce yıl öncesinde, Afrika'dan çıktıkları varsayılan insanların
Avrupa'ya doğru yürüyüşlerinde, bu bölge zorunlu geçitlerden biriydi.
İstanbul çevresinde pek çok yerde, yüz binlerce yıl öncesine ait
ilkel aletler, insan topluluklarının izleri bulunuyor. Küçükçekmece
gölünün yakınındaki Yarım Burgaz mağaralarında 300 bin yıllık insan
izlerine rastlandı. Bostancı ve İçerenköy'de, Avcılar'da, Haramidere'de,
Dudullu çevresinde, Boğazın Anadolu Yakasında Göksu Deresi boylarında
100 bin, 50 bin, 15 bin yıl öncesine ait yerleşme izleri var. M.Ö.
1200'lerde İlliryalı'ların göçe zorladıkları Trak'lar, Frigya'lılar,
Bitinya'lılar İstanbul yakınlarına yerleşmeye başlar.
Tarihin babası sayılan Halikarnassoslu Heredotes Bizantion'un 17 yıl sonra
kurulduğu bilinirken, Eusebius Halkedon'un kuruluş tarihini 685,
Bizantion'unkini 660 olarak verir. Şehrin kuruluşuna ilişkin bir
başka gerçek Megaralıların tüccar bir halk olduğu, daha önce Sicilya'da
da ticaret kolonileri kurdukları; ticaretin, kolonilerin kurulmasının
başlıca etkenleri bulunduğudur. Bu olgu Megara'lıların kentlerini
kurmak için neden bugünkü Sarayburnu-Topkapı Sarayı çevresini seçtiklerini
açıklar.
Bu noktadan itibaren kentin kuruluşuna ilişkin olarak tarihsel verilerle
efsaneler bazen çatışıp, bazen birbirlerini tamamlayarak iç içe
geçer. Hem tarihe, hem de efsaneye göre, kentin efsanevi kurucusu,
Bizantion'a, daha sonra Bizans'a adını veren Bizans'tır (Byzas,
Buzas, Vizas). Peki Bizans kimdi? Büyük ihtimalle Megaralı kolonistlerin
belki bir asil, belki girişken ve zengin bir tüccar olan reisiydi.
Bu adın Trak kökenli olduğu iddiaları da vardır ve Bizans efsanelerinin
bazı bölümleri veya bazı değişik anlatımları bu iddialara güç kazandırmaktadır.
Bizantion'un kuruluşunu ve İstanbul Boğazı dahil çevrenin oluşumunu açıklayan
efsanelerden en yaygın olanına göre, Olimpos'un en büyük tanrısı,
çapkınlığıyla ünlü Zeus, Argos Kralı'nın güzelliğiyle ünlü kızı
İo'yu görür ve ona vurulur. Zeus'un karısı Baştanrıça Hera, bu aşkı
öğrenince kıskanarak öfkelenir ve İo'dan intikam almak ister. Zeus,
İo'yu korumak için, kızı beyaz bir inek şekline sokar. Ama Hera,
ineğin başına bir dev nöbetçi koyar. Zeus, habercisi tanrı Hermes'i
gönderip devi öldürtür. Bu kez Hera, İo'nun rahatını kaçırmak için
ona bir atsineği musallat eder. İnek şeklindeki İo, sinekten kurtulmak
için kendini sulara atar ve Boğazı yüzerek geçer.
Efsanenin bir başka anlatımına göre, Boğaz'ı geçerken derin vadi sularla dolar
ve Boğaz böylece oluşur. Boğaziçi'nin Yunanca adı olan "Bosforos"
sözcüğü "boos":sığır ve "foros":delmek, geçmek
sözcüklerinden oluşmuştur. Sinekten ve Hera'nın öfkesinden kurtulmaya
çalışan İo, Boğaz'ı geçip Haliç'e varır; burada, Kidaros (Alibeyköy)
ve (Kağıthane) dereleri arasındaki tepede Keroessa adlı bir kız
doğurur. Keroessa'yı su perisi Semestra büyütür. Kız büyür ve deniz
tanrısı Poseidon'dan hamile kalır. Bizas adı verilen bir erkek çocuğu
doğurur. Bizas, tanrı Apollon ve babası Poseidon'un yardımıyla kentini
surlarla çevirir. Trakyalılar kente saldırdığında onları yener.
Zaferlerinde baş yardımcısı karısı Fidaleia'dır.
Efsanenin
bir başka anlatım biçimine göre, Bizas Trak kralıdır ve Kral Barbisios'un
kızı ile evlidir. Bizantion'u kayınpederinin yardımıyla karısı Fideleia
için kurmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder